744 yıl önce, 13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey fermanında, “Şimden gerü hiç kimesne kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türki dilinden gayrı dil söylemeyeler” ifadelerini kullandı.

Bu hadise, her yıl 13 Mayıs Türk Dil Bayramı olarak kutlanıyor.

Türk Dil Bayramı’nın 744’üncü yılında Türkçenin yolcuğu ve önemine bakalım.

Türkçe eski bir dil mi?

Türk dili eski bir dil. Başka eski diller de var. Bu diller; Grekçe (Eski Yunan dili), Çince, Sanskritçe…

Gazi Üniversitesi (GÜ) Emekli Öğretim Üyesi ve Türk Dil Kurumu (TDK) Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Leyla Karahan, Türkçe ile Sümerce arasındaki ilişkiyi şu sözlerle anlattı:

“Türkçenin eskiliğini anlatmak için Sümerlere (MÖ 3500-3000) gitmek gerekiyor. Bizi Türkçe için Sümerlere götüren belgeler var. Sümerlerin dili de tıpkı Türkçe gibi eklemeli bir dil. Sümerlerden kalan pek çok tablet var ve bu tabletler Sümerologlar tarafından okunuyor. Tabletleri inceleyen Batılı Sümerologlar, Sümercedeki Türkçe izlerine işaret ediyorlar. Bizim Türkologlarımızdan Osman Nedim Tuna, çalışmalarının sonunda Sümercede 168 Türkçe kelime tespit ediyor.”

Sümercedeki Türkçe varlık neden?

Karahan, Sümercedeki Türkçenin varlığının sebebiyle ilgili ise, “Bir dile başka bir dilden kelime girebilmesi için toplumlar arasında bir takım ilişkiler (ticari, siyasi, sosyal) olması gerekir. Sümercedeki Türkçe kelimelerin varlığı da bu ilişkilere benzer olmalı. Bu belgelerin işaret ettiği net sonuç; Türkçe bundan en az 5 bin yıl önce vardı ve Türkler, Sümerlerle komşuydular. Belgesi de bu 168 kelime” dedi.

“İngilizce, Almanca, Rusçanın Türkçeden daha önce yazılmış eserleri yok”

Türkçenin, en çok konuşulan diller arasında 5’inci sırada olduğunu vurgulayan Leyla Karahan, “Çince, İngilizce, İspanyolca ve Hintçenin ardından Türkçe geliyor. İngilizce, Almanca, Rusça… Bu dillerin Türkçeden daha önce yazılmış eserleri yok. Yani bu diller Türkçeye göre yeni diller. Biz bugün bin 300 yıl önceki atalarımızı tanıyorsak bu dil sayesinde. Sözlü dil, insan ömrüyle sınırlı kalır. Söz uçar yazı kalır. Yazı bizi çok öncelere götürüyor” açıklamasını yaptı.

Türkçenin tarihi serüveni

Prof. Dr. Leyla Karahan, Türkçenin tarihi yolculuğunu yüzyıllarda yaşanan önemli gelişmelere göre aktardı. Buna göre;

Milattan sonra 6’ncı yüzyılda Türk kağanlarından Tapar Kağan, 570’lerde Nirvana Sutra adlı Budizmle ilgili kutsal kitabı Türkçeye tercüme ettiriyor. Varlığı bilinen ilk Türkçe eser Nurvana Sutra.

Tarihi bilinen en eski yazılı Türkçe metin ise Çoyr yazıtı. Yazıt, MS 687-692 yıllarına yani 7. yüzyıla ait 6 satırlık bir metin.

8. yüzyıl, Türk dili tarihi bakımından çok önemli bir yüzyıl. 2’nci Türk Kağanlığı’nın Kurucusu İlteriş Kağan’ın oğlu Bilge Kağan, kardeşi Kül Tigin, danışmanı Bilge Tonyukuk yaşadıkları dönemi, tecrübelerini ve atalarından öğrendikleri tarihi taşa kazıtıyor.

Köktürk harfli bu yazıtlardan Tonyukuk’a ait olan 725’ten sonra, Kül Tigin’e ait olan yazıt 732’de ve Bilge Kağan yazıtı ise 735’te dikiliyor.

“Taşın binlerce yıllık bir geleceğe ulaşacağının farkındaydılar”

Leyla Karahan, taşa yazılmasının sebebini şu şekilde açıklıyor:

“Atalarımız kağıt olmadığı için özellikle taşa yazdılar. Çünkü taşın binlerce yıllık bir geleceğe ulaşacağının farkındaydılar. Onun için kendiler bu taşa bengü (ebedi) taş dediler. Bengü taşlara bilinen ilk edebi metinler, hatıra metinleri, ilk nutuk metinleri, tarihi metinler denilebilir.”

Bu dönem Türkçesini (8. yüzyıl) araştıranlar, “Bu dil, yeni bir dil olamaz. Asırlardır işlene işlene 700’lü yıllara gelmiş bir dil. Yeni bir dil olsa soyut anlam, deyim, atasözü, sanatlar olmaz. Çok fazla yabancı kelimenin olmadığı bir dil. Bengü taşlarda geçen kelimelerin yaklaşık yüzde 80’i aynen ya da kısmen değişmiş olarak günümüz Türkçesine ulaştı” diyor.

Türkçe bilim dili

Uygur Türkçesi döneminde, Budizm ve Maniheizm ile ilgili tercümeler yapıldı.

Leyla Karahan, “Bu dönemde felsefe ile ilgili eserler yazıldı. ‘Türkçe bilim dili midir, değil midir?’ tartışması açısından bu önemlidir. Türkçe 8-9. yüzyılda zaten bilim diliydi” dedi.

“Uygur metinlerinden haberimiz yoktu”

20. yüzyılın başlarına kadar, bu yazılanlardan haberimizin olmadığını belirten Karahan, “20. yüzyılın başlarında yabancı bilim insanları tarafından o bölgede araştırmalar yapılmaya başlandı. O araştırmacılar, buldukları eserleri sandıklara doldurarak kendi ülkelerine götürdü. Bugün bu eserler Avrupa, Rusya, Japonya kütüphanelerinde ya da müzelerindeler” şeklinde konuştu.

Karahanlı sahası: İlk Türkçe İslami eserler

İlk Türkçe İslami eserlerle 11. yüzyılda Karahanlı sahasında karşılaşıyoruz.

Kutadgu Bilig: Yusuf Has Hacib tarafından yazılan eser, “Kutlu olma bilgisi” demek. Eserde çok az Arapça kelime kullanıldı. İlk Türkçe siyasetname, şekil olarak ilk mesnevi, kurgusu açısından ilk telif tiyatro eseri. Eserin içinde bilgiye, akla, ahlaka dair öğütler var ve eserde ideal insan, ideal toplum nasıl olması gerektiği anlatılıyor.

Divanu Lügati’t-Türk: Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla, Türkçenin gücünü göstermek için Kaşgarlı Mahmud yazdı. Eser, bir sözlük ve gramer kitabı. İçinde şiirler var. Türk boylarından, boyların lehçelerinden bahsediyor.

Atebetü’l-Hakayık: “Hakikatlerin Eşiği” anlamına gelen eser Edip Ahmed b. Yükneki tarafından yazılan dini bir metin. Eser, Allah’a, peygambere ve dört halifeye övgü ile başlayıp bilginin faydası, bilgisizliğin zararı, dilin iyi ve doğru kullanımı, dünyanın geçiciliği gibi konularla devam eder.

Yesevi Hikmetleri: Hoca Ahmet Yesevi’nin şiirlerinin toplandığı yazmalara “Divan-ı Hikmet” deniliyor. Sebebi ise Yesevi’nin şiirlerinin “hikmet” terimiyle anılması. Hikmetlerde; dinin esasları, tasavvuf adabı, cennet-cehennem gibi konular yer alıyor.

Kur’an tercümeleri: Kuran’ı Kerim’in Türkçeye ilk çevirileri Karahanlılar döneminde başlıyor. Karahanlı çağı Kur’an tercümelerinin en önemlisi, Manchester’deki John Rylands Kütüphanesinde bulunan ve “Rylands nüshası” olarak bilinen nüsha.

Türkistan sahasında Türkçe

Türkçe 13. yüzyıldan itibaren Harezm bölgesinde kültür merkezlerinde, Altınordu’da, daha batıda Mısır ve Suriye’de gelişmesini sürdürüyor. Devir, Türklerin devri.

15. yüzyıla gelindiğinde Ali Şir Nevayi’yi görüyoruz. Türkçecilik şuuru ile yazıyor. Farsçayı Türkçeden üstün tutanlara tepki gösteriyor. Muhakemetü’l-Lugateyn eserinde Türkçeyi, dönemin hakim kültür ve edebiyat dili Farsça ile karşılaştırıyor. Türkçenin edebi sanatlar, kelime hazinesi, dil bilgisi gibi yönlerden Farsçadan üstün olduğunu örneklerle açıklıyor.

19. yüzyılın sonlarında ise o döneme kadar Türkistan coğrafyasında tek olan yazı dili siyasi nedenlerden dolayı kademeli olarak çok dilli hale geliyor. Türk dünyasında 20’den fazla yazı dili ve bu yazı dillerine bağlı edebi faaliyetler var.

Türkçenin Anadolu’da yazı dili olması

Türklerin bir vatanı Türkistan ise diğer vatanı Anadolu. Dün böyleydi, bugün de böyleydi. Bugün bizim kullandığımız yazı dili Oğuzcaya dayanıyor. Oğuzlar, Seyhun ve Ceyhun ırmakları arasında yaşıyor.

Oğuzların 11. yüzyılda batıya; Azerbaycan ve Anadolu’ya akınları, bu coğrafyaları kendilerine vatan yapma çabaları yaklaşık 200 yıl sürüyor. 13. yüzyılda Anadolu’da nüfus yoğunluğu artıyor ve Anadolu Türk vatanı haline geliyor.

Türkçe, Türklerin Anadolu’ya gelişinden 200 yıl sonra yazı dili haline geliyor ve bugüne kadar devam ediyor.

Türkçe 200 yıl boyunca sadece konuşma dilinde yaşıyor.

Türkçenin Anadolu’daki kurucusu: Yunus Emre

Anadolu’da manzum ve mensur eserler yazılmaya başlandı. Bunun ilk ve en güzel örneklerinden biri Yunus Emre; Anadolu’da Türk yazı dilinin kurucusu.

Prof. Dr. Leyla Karahan, Yunus Emre şiirleri için “Aradan 700 yıl geçmiş olmasına rağmen Yunus Emre’nin şiirlerini anlarız. Türkçenin duruluğunu, sadeliğini hissediyoruz. O duru dilin arkasında sağlam bir inanç, derin bir hayat felsefesi olduğunu görüyoruz” dedi.

Türkçe, Osmanlı coğrafyasında

Gülşehri, Aşık Paşa, Hoca Dehhani, Ahmet Fakih gibi isimlerle Türkçe gelişimini sürdürdü.

Türkçe, Osmanlı Dönemi’nde sadece Anadolu’da değil, Osmanlı’nın uzandığı her yerde; Balkanlar’da ve Kuzey Afrika’da da kullanıldı.

Kuzey Afrika’da pek çok halk şairi yetişti.

Bir devlet geleneği: Edebiyat

Devlet adamlarının, padişahların edebiyata ilgileri vardı. Bu durum Türklerde devlet geleneği. Devlet adamları Türkçeyle yakından ilgileniyordu hatta birçoğu da edebiyat eseri verdi.

Örneğin 2’nci Murat Türkçeye çok önem veren bir padişah. Kabusname’nin tercümesinin dilini sade bulmuyor. Bakıyor ki eserde Arapça, Farsça fazla ve “Biz bundan tat alamayız” diyor, eseri yeniden tercüme ettiriyor.

Dilin sadeleşmesi

Dönemin beyleri ve hükümdarları da Türkçenin sadeliğine önem veriyor.

19’uncu yüzyılda Tanzimat’ın sosyal hayata getirdiği değişiklikler dili etkiliyor. Tanzimat’ın getirdiği fikirleri halka ulaştırma ihtiyacı yazı dilini değişime zorluyor. Dilin sadeleştirilmesi, sosyal bir mesele olarak aydınların gündeminde yer alıyor. Çalışmalar gazeteyle beraber başlıyor.

20’nci yüzyılın en önemli 3 dil olayı

Prof. Dr. Leyla Karahan’a göre, 20’nci yüzyılın en önemli dil olayları şunlar:

1911’de Genç Kalemler dergisindeki “Yeni Lisan” hareketi: Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp tarafından başlatılan yazı dilini konuşma diline yaklaştırma çabası kısa sürede sonuç verdi.

Atatürk dönemi dil çalışmaları: Atatürk Türk dili çalışmalarına önem atfetti. Türkçeye yeni kelimeler kazandırıldı.

1991’deki Türk cumhuriyetlerinin doğuşu: Bu sayede lehçelerle olan ilişkiler gelişti.

Türkçe her yerde

2021 yılında Türkiye Türkçesi eğitim, bilim, basın-yayın, edebiyat dili olarak sadece Türkiye sınırları içinde değil Balkanlar’da, Kıbrıs’ta, Irak ve Suriye’de varlığını sürdürüyor.

“Dilimiz bizim kimliğimizdir”

Prof. Dr. Leyla Karahan, gençlerin Karamanoğlu Mehmet Bey’in sözünü şu şekilde okuması gerektiğini düşünüyor:

“Türkler Anadolu’ya geldiklerinde yazı dilleri yoktu. Konuşma dilini yazı dili haline getirmek için çok mücadele verildi. Anadolu’da devlet adamları sayesinde Türkçe yazı dili oldu. 744 yıl önce dikilen Türkçe bayrağına bizler sahip çıkmalıyız. Dilimizi korumalı, dilimize özen göstermeliyiz. Dilimiz bizim kimliğimizdir.” 

TRT

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir