Sağlık Bakanlığı, her gün 30 dakika yürüyüş ve kilo kontrolü ile diyabetin engellenebileceğini vurguladı.

Sağlık Bakanlığı, Dünya Diyabet Günü nedeniyle mesaj yayımladı. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun 2024 – 2026 Dünya Diyabet Günü temasını “Diyabet ve Esenlik” olarak belirlediği belirtilen açıklamada, esenliği diyabet bakımının merkezine koyma ve daha iyi bir diyabet yaşamı için değişimi başlatma çağrısında bulunulduğu kaydedildi.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre diyabet- şeker hastalığı özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde hızla arttığı ifade edilen açıklamada, diyabetteki bu hızlı artışın sebebinin obezite ve fiziksel aktivite azlığı olarak belirlendiği dile getirildi.

Bakanlığa yapılan 2022-2023 yıllarını kapsayan Hipertansiyon, diyabet ve böbrek hastalıkları taramasına toplam 4 bin 388 kişi başvurduğu ve taramaya katılanlardan bin 496 kişide diyabet saptandığı belirtilen açıklamada, “Tarama verilerine göre 40 yaşından itibaren diyabetin artış gösterdiği anlaşılmıştır.” denildi.

Vücutta insülinin üretilmediği, yetersiz oranda üretildiği veya üretilen insülinin etkili bir şekilde kullanılamadığı durumlarda ortaya çıkan diyabetin (şeker hastalığı), kan şekeri yüksekliğiyle seyreden kronik bir hastalık olduğu belirtilen açıklamada, diyabetin belirtilerinin “ idrara çıkmada artış, su içmede artış, kilo kaybetme ve yorgunluk” olarak sıralandı.

“Ancak, diyabet hiçbir belirti göstermeyebilir! Bundan dolayı hekiminizin önereceği aralıklarla düzenli kan şekerini ölçmek gerekir.” denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Diyabet temelde 2 farklı tip olarak tanımlanmaktadır. Çocuklarda ve gençlerde görülen diyabet ‘Tip 1 Diyabet’ olarak tanımlanmaktadır ve pankreas hiç insülin üretememektedir. Öte yandan ‘Tip 2 Diyabet’ pankreastan üretilen insüline vücudun cevap vermemesi durumudur. ‘Tip 2 Diyabet’ dünyadaki bütün diyabet vakalarının %90’ını oluşturmaktadır. Tip 2 Diyabet riski, beden kitle indeksinin artması ve bel çevresinin genişlemesiyle artmaktadır.

Yukarıda yer alan diyabet tiplerine ek olarak gebelikte kadınların metabolizmasına ayrı bir yük gelmesinden ötürü gestasyonel ya da gebelik diyabeti görülebilmektedir. Gebelik esnasında özellikle gebeliğin 2’nci yarısından sonra kan şekeri yükselebilmekte ve doğum sonrasında tekrar normal düzeyine dönmektedir. Bu durumun tespiti için gebeliğin 24-28. haftalarında şeker yükleme testi ile tanı konulmaktadır. Genetik açıdan ailesinde diyabet öyküsü fazla olan kişiler, 35 yaş üstü anne adayları, 4 kilo ve üzeri çocuk doğurmuş anne adayları gestasyonel diyabet açısından yüksek riskli grup olarak kabul edilmektedirler. Gestasyonel diyabet bebekte doğumsal malformasyonlara, artmış doğum ağırlığına ve doğum sırasında bebek ölümlerine sebep olabilmektedir. Katı bir kan şekeri takibi gebelikte bu riskleri azaltmaktadır.

Prediyabet veya glukoz intoleransı veya ‘gizli şeker’ ‘Tip 2 Diyabet’ semptomlarının görülmesinden 10-15 yıl öncesinde, açlık şekeri normal olmasına rağmen tokluk şekerleri yükselmektedir. Sık acıkma, açlığa tahammül gösterememek, tatlı krizleri, yemekten sonra yorgunluk, halsizlik gibi bulgular görülür. Tanı kısa ismi ile OGTT yani tokluk şekeri ve glukoz yükleme testi ile konur. Bu süreçte de diyabete bağlı organ hasarları görülebilir. Bundan dolayı diyabet riski yaşayan kişiler, teşhis için mutlaka bir hekime müracaat etmelidir.

Diyabet ile ilgili risk grubundaki kişileri kimlerdir sorusunun yanıtı ise şu şekilde özetlenebilir: 45 yaş ve üzerindeki kişiler, kilosu fazla olan kişiler kan şekeri değerleri normal çıksa dahi, mutlaka 3 yılda bir şeker yükleme testi ile veya tokluk kan şekeri ile incelenmelidirler. 45 yaş altındaki kişiler aşağıdaki ek risk faktörlerinden en az birine sahipse diyabet açısından daha erken yaşta tetkik yaptırmalıdır.”

Diyabet ile ilgili risk faktörleri ise şöyle sıralandı:

“Kilonun fazla olması (Beden Kitle İndeksi (BKİ>25), Birinci derecedeki yakınlarda diyabet olması, kan yağlarındaki yükseklik, kan basıncı yüksekliği, 4 kg ve üzerinde çocuk doğumu yapmış olma veya hamilelik diyabeti varlığı, damar hastalığı hikayesi olanlar, insülin direnci ile ilgili bir klinik tablo olması örneğin polikistik over gibi, önce gizli şeker teşhisinin bulunması.”

Diyabetin birçok organa zarar verebildiğine de işaret edilen açıklamada, şu uyarılar yapıldı:

“Körlüğün bilinen en yaygın sebebi diyabetik retinopatidir. 15 yıllık diyabetik hastaların %2’sinde körlük, %10’unda ise ciddi görme bozuklukları gelişmektedir.

Böbrek yetersizliğinin en sık sebebiyeti ise diyabettir. Diyabetin ciddiyeti ve süresi ile eşlik eden yüksek kan basıncı böbrek yetersizliği gelişimini artırmaktadır.

Diyabet hastaların yarısı kalp ve damar hastalıkları nedeniyle kaybedilmektedir. Sigara içmek, yüksek kan basıncı, yüksek kan kolesterolü ve obezite ile bu risk daha da artmaktadır.

Diyabetik nöropati diyabetin en sık komplikasyonudur. Bu durum kan şekeri düzeyleri ve diyabetin süresi ile ilişkilidir. Hastalarda his kayıplarına, kol ve bacaklarda hasarlara sebep olmaktadır. Erkeklerde impotans sebebidir.

Diyabetik ayak kan damarları ve sinir hasarlarına bağlı iyileşmeyen yaralar ve ampütasyonlarla sonuçlanabilmektedir. Bu durum düzenli ayak bakımları ve hastaların yakın ayak muayenesi takibi ile tamamen önlenebilmektedir.

Diyabet hastaları iyi bir kan şekerini kontrol altında tutarak, kendilerine uygun bir beslenme, fiziksel aktivite, rutin doktor kontrolleri ve eğitim ile uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilir. Düzenli aralıklarla kan şekeri, kan basıncı ve kan lipidleri takip edilmelidir. Yine düzenli aralıklarla ilgili branş hekimlerince kalp, göz, böbrek, sinirler ve ayaklar kontrol edilmelidir.

Her gün 30 dakika yürüyüş ve kilo kontrolü ile diyabetin engellenebileceğini unutmayın.”

Sağlık Bakanlığı, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü vesilesiyle tüm vatandaşların Sağlık Bakanlığı’na bağlı tüm sağlık merkezlerinde açlık ve tokluk kan şekeri ölçtürebileceği ve diyabet ile ilgili bilgi alabileceğini kaydetti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir